Elektrikli Araçla Yurt Dışı Yolculuğu

Elektrikli araçla daha önce kısa yol deneyimim oldu, Ankara ve Tekirdağ arası, 575 km’lik yol. Bununla ilgili deneyimlerimi anlatan bir blog yazım da var. Şimdi o yolu beşe katladım, toplam üç gün sürdü. Geride uzun, huzurlu, çok şükür kazasız belasız, tadında bir hikaye kaldı. Bunu sizlerle paylaşmak istiyorum. Zaman zaman sosyal medya paylaşımlarımdan bana ulaşıp tavsiye isteyenler oluyor, tavsiye konusuna en baştan bir açıklama yapmak istiyorum. Bu yazıda bir elektrikli araç tavsiyesi, övgüsü veya karalaması yok. Beklentilerden alışkanlıklara kadar tercihleri belirleyen o kadar fazla parametre var ki, öngörülmesi o kadar zor detaylar var ki, birine araç konusunda tavsiye vermek benim için çok zor. Bizzat kendim için söylüyorum; bir elektrikli araca sahip olarak ne fiyat - performans, ne masraf - tasarruf, ne de ailemin ihtiyaçlarını karşılamak konusunda en ufak bir dezavantajını görmedim. Kullandığım elektrikli araç, ihtiyacım olanın çok daha fazlasını veriyor; ama bir otomobil tutkunu olarak da aklımın bir köşesinde hep bir Mazda 3 AWD veya Lexus IS 300h sahibi olmak, ona uzun yıllar binmek, bakımını bizzat kendim yapmak var. Bazen arzularla ihtiyaçlar, duygularla mantık birbiriyle örtüşmüyor. Ailemin tercihi, mutluluğu için kendi sürüş zevkimden feragat ettim. ...

Ocak 18, 2025 · 15 dk

Elektrikli Araçla İlk Tatilim

Bir haftalık Türkiye tatilimde şehirlerarası yolculuklarda denemek üzere elektrikli araç kiraladım. Şunu gördüm ki, gelecekteki değişim sadece aracın özellikleriyle sınırlı kalmayacak. Kişisel alışkanlıklarımız, beklentilerimiz, yol ve otopark düzenlemeleri, mola yerleri; kısaca yola çıktığımız noktadan varacağımız noktaya kadar uğradığımız veya muhtaç olduğumuz her şeyde bir değişikliğe hazır olmamız gerekiyor. Yazımın sonuna geldiğinizde şaşırmayın diye şimdiden belirtmek istiyorum. Ben elektrikli araçları da, içten yanmalı araçları da seviyorum. Mümkün mertebe araç kiralayıp farklı markalar denemeyi de seviyorum. Elbette tercihlerim var; ancak burada bahsetmeyeceğim. ...

Ekim 27, 2024 · 6 dk

Lost in Conversation

Bill Murray’ın Scarlett Johansson ile birlikte oynadığı 2003 yapımı Lost in Translation filmini, bu karantina günlerinde izlemenizi tavsiye ediyorum. Ben seneler önce ilk izlediğimde çok sıkılmıştım; ama sonra tekrar tekrar, severek izledim ve bir şekilde hayatımda yer edindi. Bu yazının başlığını oradan türettim. 2018’de Berlin’e göç ettik. Eski iş arkadaşımın tavsiyesiyle merkeze uzakta yaşamaya karar verdik. Aileye uygun, bizi tatmin eden bir ev bulduk. Evimize beş dakika yürüme mesafesinde olan kreş de kızımızı kabul edince kendimizi epey şanslı hissettik. Ofise gitme zorunluluğum olmadığı için istediğim yerden çalıştım. Eskiden ev dışında kütüphane ve Bäckerei denilen kafelerde çalışmak mümkünken, şimdi evden çalışmak tek seçenek. Bu yazıyı yazdığım gün yaklaşık üç haftalık gönüllü karantinayı, stoktaki eksikliklerimizi tamamlamak üzere deldik ve sonrasında karantinaya devam edeceğiz. ...

Mart 28, 2020 · 3 dk

Geliştiriciler için Windows 10 Pro

Bu yazıda sözünü ettiğim işletim sistemi ve sürümü Windows 10 Pro’dur. Amacım yazılım geliştiriciler için Windows 10 Pro’nun alternatif bir geliştirme ortamı olduğunu anlatmaktır. Windows 8 değil, Windows 10 Home da değil, sadece Windows 10 Pro. Karar elbette sizin. Genel Görünüm Uzun süre Linux dağıtımı ve MacOS kullanan birisi olarak ilk Windows izlenimim çok kötüydü. Font rendering Ubuntu’dan bile kötüydü. Masaüstü ortamı KDE’den bile karışıktı. Klavye kısayollarını yeni baştan öğrenmem, alışmam gerekecekti. Ama şu detay beni Windows’ta tutabildi: Laptopu ilk açtığımdan itibaren ihtiyacım olup kuramadığım hiçbir program, eksikliğini hissettiğim hiçbir uygulama, kullanamadığım veya ayarlamak zorunda kaldığım mikrofon, kamera gibi hiçbir donanım olmadı. MacOS’ta olduğu gibi, Windows’u açtığımda kullanıcı hesabı oluşturmak, bulut depolama servisi OneDrive’i bağlamak gibi ilk kurulum ayarlarını yaptım ve bir daha ne format atma gereği duydum, ne de performans sorunu yaşadım. ...

Aralık 10, 2017 · 4 dk

Vagrant ile Proje Geliştirme

Monolitik yapıda bir web projesinin iskeletini oluşturup, projeyi geliştirmek için bir geliştirme ortamına ihtiyacımız var. Geliştirme ortamını hazırlarken bazı ayrıntıları göz önünde bulundurmak gerekir: Projede tek başıma mı olacağım? Tek başıma değilsem ekip arkadaşlarım kurulumda sorun yaşarlar mı? Tek başıma bile olsam, yerelimde yaşamadığım bir sorunu sunucuda yaşarsam bununla nasıl başa çıkacağım veya bu ihtimalın olmaması için ne yapabilirim? Bağımlılıklarda sürüm çakışması yaşarsam bunu nasıl çözeceğim? Geliştirme ortamımı diğerlerinden nasıl izole edebilirim? ...

Temmuz 1, 2017 · 3 dk

Emacs’e Nereden Başlamalı?

Yazılım dünyasının en eski editörlerinden Emacs, günümüzdeki diğer popüler editörlerden farklı bir kullanma ve öğrenme disiplini istiyor. Bazı temel özelliklerini öğrenmeden editörde bir dosya açmak bile zor. O nedenle Emacs’in kendi içinde gelen tutorial’ını en azından bir kez okumak, öğrendiklerini uygulamak ve birkaç hafta sabırla kullanmak gerekiyor. Emacs Linux, Windows ve macOS işletim sistemlerinde çalışıyor. Yükleyip editörü açtığınızda ilk hali muhtemelen arzu ettiğiniz gibi görünmeyecek. Bir yandan Emacs’i öğrenirken, bir yandan da kendi zevkinize göre özelleştirmeye başlamanızı öneriyorum. İnternette yüzlerce Emacs config dosyası bulabilirsiniz, bazı kullanıcılar işi bir adım daha ileriye götürüp Spacemacs, StarterKit gibi projelerle kullanıcıların ortalama ihtiyaçlarına göre hazır config dosyaları sunuyorlar. Deneyebilirsiniz; ama bana göre bu iyi bir başlangıç olmaz. Elinizde neredeyse her şeyi yapılandırabileceğiniz bir editör var ve bunu başkalarının zevklerine göre ayarlamak yerine, kendi ihtiyaçlarınızı tespit edip, bu ihtiyaçları başkalarının nasıl çözdüğüne bakarak kendi editörünüzü kendiniz yapılandırmanız daha doğru bir yaklaşım olur. ...

Nisan 24, 2017 · 3 dk

Göç

Bir arkadaşım, “Metroya binerken yüzü gülen insan görmüyorum.” demişti. İstanbul’a geldim geleli, insanların gözlerinin içine baka baka yürürüm. Yüzlerdeki ciddiyet, bana zihinlerinde çok farklı şeyler gezindiğini hissettiriyor. Sanki yüzleriyle zihinleri arasındaki bağlantılar kopmuş gibi. Bu o kadar bulaşıcı bir şey ki, ben de çoğu zaman pek gülümsemiyorum. Katre adında bir kadın. Bir bankacı, sabahı ve akşamı belli. Kahvaltısı bir poğaçadan ibaret, ancak yürürken yiyebiliyor, bir on dakikalık yürüme mesafesinden sonra metrobüse, oradan aktarma yapıp metroya binecek, sonrasında yine bir beş dakika daha yürümesi gerek. Diğer birçok işe giden insanlarla aynı vakitte işte olmak ve aynı yoldan gitmek zorunda olduğu için kendini kalabalığın ve telaşın içinde buluyor. Bu kadar zamandır işe gidip geliyor ve her gün binlerce insanla göz göze geliyor; ama bir gözü bir kere daha görebildiğini pek hatırlamıyor. ...

Ekim 1, 2016 · 4 dk

Kitapları Sanallaştırmak

Geçen gün esas niyetimi fazla açıklamadan Twitter üzerinden, kitapları dağıtırsam pişman olup olmayacağım üzerine bir soru sordum: Siz olsanız evdeki kitapları dağıtmaktan pişman olur muydunuz? Bundan sonra sadece ebook alan biri olarak soruyorum. Seçimler arasında çok bir uçurum olmaması beni bir süre kararsız bıraktı; ama cevap olarak yazılanlar faydalı oldu. Özetlemek gerekirse: Kitap kokusu, kitabın eskiyen sayfalarına dokunmak gibi romantik duygularla pişman olurdum diyen kesim var. Elbette bunu savunana saygım sonsuz; ama benim için hiç ikna edici değil. ...

Temmuz 9, 2016 · 3 dk

Uzaktan Çalışmak

Bağımsız çalışmak (freelance) ile uzaktan çalışmak (remote) çok karıştırılıyor. Bağımsız çalışanlar aynı zamanda uzaktan çalışıyor veya uzaktan çalışanlar fiziki bir ofise sahip bir şirkette çalışıyor olabilir. Yani uzaktan çalışıyor olmanız, sizi bağımsız çalışan (freelancer) yapmıyor. Ben yazılımcıyım. Bağımsız çalışmak konusunda çok deneyimim yok. Bu konudaki gözlemim, en azından Türkiye’de hem işi verenin, hem de işi yapanın çok da profesyonel davranmadığı. Bağımsız çalışmak ayrı bir disiplin gerektiren, kendine özgü şartları ve anlaşması olan, hobi veya ek iş olarak bakılamayacak kadar ciddi bir çalışma biçimi. Fatura nasıl keseceksiniz, vergi nasıl ödeyeceksiniz, gelirinizi devlete nasıl beyan edeceksiniz, etmeyecekseniz neye güveneceksiniz, alacağınızı tahsil edemediğinizde ne yapacaksınız, sağlık sigortanız ne olacak? Bu konu, ayrı bir yazının konusu olabilir; ama dediğim gibi Türkiye’de serbest çalışmak, yaşam standardını para karşılığı düşürmekten başka bir şey değil. Serbest çalışmak istiyorsanız, günde 8–9 saat mesai gerektiren bir iş yapmamalısınız. ...

Mayıs 23, 2016 · 4 dk

Not Tutma Alışkanlığı Kazanın

Amir’in Reactive vs. proactive development yazısını okuyunca (hayır, reaktif / proaktif programlama paradigmaları ile ilgisi yok), benimsediğim yaklaşım daha bir pekişti. Ben sadece işte değil, hayatımla ilgili verdiğim birçok kararda proaktif bir yaklaşım içinde oluyorum; ama olası bir krizde ne yapacağımızı da iyi bilmek gerekiyor. Bu zamana kadar hiç kapıda anahtar unutmamış olmam, bundan sonra da unutmayacağım anlamına gelmiyor. Bir örnek üzerinden gidelim. Öğrencisiniz, bir sebepten sınavlara çalışamadınız, son günündesiniz. Ne yapmalı? Eğer biraz proaktif olabilseydiniz şunları yapabilirdiniz: ...

Şubat 6, 2016 · 3 dk

Zurna da Olsa Enstrüman Çalınız

Enstrüman çalmak bir insanın kendi hayatına yapabileceği en güzel yatırımlardan biridir. Sıkıntılı olduğunuzda moraliniz düzelir, öfkeli olduğunuzda sakinleşirsiniz. Hayatınızda boş vakit nedir, boş durmak nedir bilmezsiniz, üretkenliğinizi artırır. Ürettiğiniz sesin sonucunu o an dinleyebiliyor olmak bile bir zevktir insan için. İlgim müziğe olduğu için böyle söylüyorum; ama insan fotoğraf çekmeli, şarkı söylemeli; iş ile ev, okul ile yurt arasında mekik dokumanın dışında bir şeyler de yapmalı insan… Basgitara ilgim nasıl başladı hatırlamıyorum. John Myung’in yeşil renkli Yamaha’sı (RBX6JM) ile Erotomania çalışını dinlemek, izlemek çok hoşuma giderdi. Öyle ki, çok dinlemekten ara ara bıkmış ve sonra tekrar dinlemişimdir. Son ara verişim çok uzun olmuş. Bugün tekrar dinlediğimde şunları hatırladım: ...

Ocak 25, 2016 · 2 dk

Geliştiriciden İşverene Dağıtık Manifesto

Not: Çok eski bir yazımdır. Aslı burada durmaktadır. İdeal bir dünyada yaşamadığımız malum. İşimizi yaparken birçok problemle karşılaşıyoruz; bağırarak yanımızda telefonla konuşanlar, oje sürerken kokusunun ne kadar rahatsız edici olduğunu bilmeyenler, laptopta kullanmak amacıyla bir fare ihtiyacımızı kimin karşılaması gerektiğini tartışanlar veya başkalarına aldırış etmeksizin klimanın ayarlarıyla oynayanlar.. Bunlar her zaman karşımıza çıkacaktır, şuanki dünya düzenini ele alacaksak yapacak çok fazla bir şey yok. Fakat bir nebze de olsa, aklımızdan geçenleri burada manifesto tadında sıralamak faydalı olabilir düşüncesindeyiz. Siz de aynı sıkıntıları yaşıyorsanız, iş arkadaşlarınızla (hatta gücünüz yetiyorsa işvereninizle) paylaşın; maddeler eksik veya yazıyla ilgili eleştiriniz varsa, yorum yazın, forklayın, harekete geçin. ...

Ekim 19, 2015 · 3 dk

İşletim Sistemi Tercihini Geliştiriciye Bırakın

Bir yazılım projesine başlarken ihtiyaç duyacağımız ilk şey ne olur diye soracak olursak, sanırım buna “geliştirme ortamı” diye cevaplayabiliriz. Örneğin bir Android projesi için şunlar gerekli: Android Studio veya Eclipse (ADT) Android Java SDK Android yüklü donanım veya emulator İşletim sistemine göre emulator hızlandırıcı eklentiler (HAXM, qemu, vb) Bu ortamı işletim sistemimize kurduğumuzda, iki şeye sahip oluyoruz: Birincisi kod yazabiliyoruz, debug edebiliyoruz, sorunları düzeltebiliyoruz; ikincisi sonucu görmek için uygulamayı yükleyip çalıştırabiliyoruz, test edebiliyoruz, yayınlayabiliyoruz. Bir Windows Phone veya IOS projesi olsaydı, geliştirme ortamı gereksinimleri arasına işletim sistemi de (Windows veya OS X) girecekti; ama Android SDK tüm popüler sistemleri destekliyor, tercih geliştiriciye kalmış. ...

Mart 22, 2015 · 2 dk
Özgürlük Yazarları

Özgürlük Yazarları: Filmin Düşündürdükleri

Geçen gün tesadüfen izledim, daha önce film hakkında bilgim yoktu. Filmin sonunda gerçek hikaye olduğunu öğrendim. Filmde bir öğretmenin, birbirinden kötü geçmişi olan öğrencilerin olduğu sınıftaki iş hayatını anlatılıyor. İş hayatı demek biraz kaba oluyor; çünkü öğretmen o kadar çok seviyor ki işini, öğrencilerin eğitim masraflarını karşılamak için geceleri tezgahtarlık yapıyor. İzlemeye değer. Ben filmin içeriğinden çok bana neleri düşündürdüğünü yazacağım. Kaynak bulduğumda paylaşacağım, bir anket çalışması yapılıyor Türkiye’de, bir halk örneklemine basit bir soru soruluyor: “Türkiye’de herkese kendi anadilinde eğitim olmalı mı, olmamalı mı?”. İlk oylama sonuçları, katılımcılara açıklanıyor, sonra kendi aralarında tartışmaları, birbirlerini ikna etmeleri için iki saat süre veriliyor. Daha sonra tekrar aynı soru için oylama yapıldığında, genellikle iyiye yönelik, öncekine göre daha olumlu sonuçların çıktığı görülüyor. Filmde de öğretmen, kendi acılarıyla meşgul olan öğrencileri birbirine yakınlaştırmanın tek yolunun, birbirlerine acılarını, dertlerini anlatabilmek, aralarında söz söylemeye bir alan açabilmek olduğunu keşfediyordu. Buradaki en güzel mesaj şu: “Söz, silahın karşıtıdır.” ...

Ocak 11, 2015 · 3 dk